Çocukluğumuz bile o meşhur Karaköprü türküsü olan 'Karaköprü
Narlıktır'ı dinlemekle geçti. Bu türkümüz sınırları aştı; dillere destan oldu.
Biz sadece türküyü dinlemekle kalıyorduk. Çünkü narlığın artık varlığını
yitirdiğini kabul etmiş, alışmıştık bu duruma. Biz alıştık da bu türküyü dinleyenlere
ne cevap vereceksiniz?
Karaköprü narlıktır türküsünü dinledikten sonra Karaköprü'ye
gelerek nar bahçelerinde taze bir nar koparıp ağaçların gölgesinde yeme
hayalini kuranlara ne diyeceksiniz?
Karaköprü'ye gelerek nar yemek isteyen birine "Kusura
bakmayın! Karaköprü narlıktır, narımız meşhurdur ama ikram edecek narımız bile
yok" cevabını mı vereceksiniz? Ya da "Burada küçük bir bahçe
kalmıştı. Buradan bir nar koparıp size ikram edebiliriz" mi diyeceksiniz!
Küçük bir bahçede birkaç nar ağacı koparıyorsunuz o da Karaköprü narı değil!
Karaköprü'nün narlık olduğunu hayal etmek bile insanın içini
ferahlatıyor. Şimdi bu sıcak havalarda nar bahçelerinin serin gölgesinde
gezerek ağaçtan nar koparmak ne güzel olurdu düşüncesi geçer aklımızdan.
Ancak şimdi Karaköprü'nün durumuna bakınca ne kadar da hayal
kırıklığına uğruyoruz. Karaköprü'de narlık yerine betondan bloklar, oksijen
yerine egzoz dumanı. Tek nar simgemiz var, o da betonlar arasına sıkışmış bir
beton. Hayaller kocaman bir narlık, hayatlar ise betondan yapılan kocaman
bloklar.
Şimdi bütün bunları göz önünde bulundurarak nar bahçeleri
hayali kurarak Karaköprü'ye gelenlere cevabınız ne olacak? Belli!
"Zamanında bu değerli narlık bölgeleri imara açıldı ve burada binalar
yapıldı. Sonuç olarak size ikram edecek Karaköprü narımız bile yok." Eee
sormayacaklar mı "Karaköprü narı için tescil belgesini nasıl aldınız"
diye? Çünkü ne nar bahçeleri ne de nar var.
Bence Karaköprü narının tescillenmesi yöneticilerimizin
başarısıyla oluşan bir durum değildir. Çünkü nar üretmeyen bir bölgenin nar
tescilini alması mümkün değil. Belki de Karaköprü narının Evliya Çelebi'nin
Seyahatnamesi'nde yer alması tescil almasında büyük bir avantajdır.
Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli'nin konuşmasında
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde yazdığı Şanlıurfa betimlemesinden
bahsederken, etkilenmemek mümkün değil. Çünkü Baydilli, Şanlıurfa'dan Halep'e
giden Evliya Çelebi'nin "Urfa'dan geçerken, başıma güneş geçmedi."
notunu hatırlatıyor. Varın siz düşünün daha önce Şanlıurfa'nın ne kadar yeşillikli
ve ağaçlı olduğunu!
Başkan Baydilli, yine Evliya Çelebi'nin Karaköprü için sarf
ettiği Karaköprü'deki bir narın oka geldiğini, bir kelle boyutunda olduğu
sözünü hatırlatıyor. Bu not da Karaköprü'nün narının ne kadar kıymetli olduğunu
gösteriyor.
Ancak şimdi bakıyoruz da Şanlıurfa'da ağaçların yerini beton
almış, sürekli başımıza güneş geçiyor. Karaköprü narının hangi şekilde, nasıl
bir tatta olduğu bile unutulmuş.
Sadece nar için değil, diğer değerlerimiz için de bu durum
geçerli. Değerlerimizin yapılarla değiştirildiği, tarım arazilerinin kontrolsüz
bir şekilde imara açılması, tarım sorunlarının gözardı edilmesi daha birçok
değerimizi unutturacak.
Geçmişe değil, geleceğe bakmalı sözünü aklımıza kazısak da
hatalarımızdan ders almıyoruz, aynı hataya düşmeye devam ediyoruz.
Şimdi Başkan Metin Baydilli'nin açıklamalarına göre Karaköprü
tekrar narlık olacak.
Bu açıklamalara pek sıcak bakmıyoruz ama yine de nar
desteklenirse, tarım arazilerinin imara açılması sonlandırılırsa, Karaköprü'yü
narlık yapmasa da en azından, başkalarına ikram edecek narımız olur; pazarlarda
ithal nar yerine Karaköprü narı yer alır.
Yazan: Murat Doğan
0 Yorumlar